11 Ağustos 2011 Perşembe

Velosipet ile Bir Cevelan



Samsun Bisikletli Topluluğu_Velosipet ile bir Cevelan-1.Bölüm 


Samsun Bisikletli Topluluğu_Velosipet ile bir Cevelan-2.Bölüm



Samsun Bisikletli Topluluğu_Velosipet ile bir Cevelan - 3.Bölüm

1898 yılında Ahmet Tevfik Bey ve bir arkadaşının, Mudanya'dan başlayıp İnegöl, Yenişehir ve İznik'e kadar uzanan bisiklet üzerindeki seyahatleri ile ilgili TRT-1'de yayınlanan bir program. BUBİDOSD başkanı Ertan Ayçetin ile Aydan Çelik, günümüzde aynı yoldan giderek bu olayı tekrar canlandırıyorlar.

Seyyahların İzinde programının içinde yer alan Velospit ile bir cevelan'ın 1., 2. ve 3. bölümü.

6 Ağustos 2011 Cumartesi

Amortisörlü Bisikletler

Neden Amortisör?
Biz bisikletçiler, 90’lı yılların başlarında  bir kadro ne kadar “sertse” o kadar iyidir, diye düşünürdük. Artık amortisörlü bir bisikletin bazı arazi koşullarında gerekli olduğu tartışılmaz bir gerçek. Evet, seçim sizin.

Uzunca bir süre arazide yol almışsanız diziniz ve sırtınız ağrıyabilir, elleriniz — kollarınız uyuşabilir. Eğer sizin de benzer "tatlı" şikayetleriniz oluyorsa, bozuk yolları evdeki koltuğunuzdaki gibi rahat, uçarcasına aşabilirsiniz.

Heyecan için süspansiyon

GT-Uludag

Amortisörlü bir bisikletle bozuk yollarda daha fazla sürat yapabilir, müthiş heyecanlar yaşayabilir ve bunu da kontrolü kaybetmeden, güvenli bir şekilde yapabilirsiniz. Ayrıca bisikletiniz amortisörlü ise, lastiklerinize (konfordan vazgeçmeden) daha fazla hava basarak, lastik patlama riskini azaltabilirsiniz.

İnişte, çok düzgün yollar hariç amortisörlü bir bisiklet ”normal” bir bisikletten daha hızlıdır. Yol koşulları bozuldukça amortisörlü bisikletler normal bisikletlerden daha hızlıdır.. Tabii bu, bisikleti kullananın performans ve yeteneğine göre farklılıklar gösterebilir.

Çıkışlarda eğim çok değil ve yol düzgünse normal bisiklet amortisörlüden hızlıdır. Fakat eğim artıp, yol bozulursa özellikle arka tekeri amortisörlü bisikletler yarışı kazanmaya başlar. Ancak normal bir bisikletin sadece ön amortisörlü veya arka amortisörlü bisikletlere göre hızlanma faktörü daha fazladır. Bu, yokuş yukarı yapılan ataklarda, ya da kısa ve ustalık gerektiren tırmanışlarda bir avantajdır. Ön-arka amortisörlü bisikletlerde son yıllarda yapılan geliştirmelerde yokuş yukarı (veya yük altında) pedala basma sonucu  arkada oluşan esneme oldukça aza indirilmiştir.

Bisiklete sadece şehirde biniyorsanız yukarıda bahsedilenler size anlamsız gelebilir. Ama sadece hafta sonları bile de olsa şehirden kurtulup, biraz olsun ormanlarda, kırlarda ya da toprak yollarda pedal basan ve de süratin verdiği heyecanı seven bir tipseniz, amortisörlü bir bisiklete sahip olmak istemeniz en doğal hakkınızdır.

Amortisörlü bir bisiklet almaya karar vermeden, öncelikle şu soruları yanıtlamalısınız:

1-Bisikletinizi sadece şehirde mi kullanacaksınız? Yanıt evet ise, sizin amortisörlü bir bisiklete çok fazla  ihtiyacınız yok, demektir. Ama 2000’li yılların başından beri şehir bisikletlerinde de kullanılan, çalışma mesafesi az, (50 mm.) basit ön amortisörlü bisikletler, hatta ön-arka amortisörlü bisikletler oldukça yaygınlaştı. Konforlu şehir  gezintileri tercihiniz ise bu tip bisikletlerden önerilebilir.(Trekking, city bike)

2Velo du ravel

2-Hafta sonları şehirden kurtulduğunuz ve doğada bisiklete biniyorsunuz, fakat hala asfalt veya düzgün köy yollarında aheste gezinmeyi mi tercih ediyorsunuz? Yanıtınız yine evet ise, size amortisörü fazla karmaşık olmayan ,orta performanslı ön amortisörlü bir bisiklet önerebiliriz. (XC Hard Tail)

327Ekim Aydos

3-Bisikletinizle doğadasınız ve neredeyse yolu olmayan en ücra köşeleri keşfetmek ve başkalarının korkutucu veya gereksiz bulduğu süratli inişler sizin hobiniz ve oldukça dik, iri taşlar, çukurlarla dolu bir yolun tepesinde sevinçten ve biraz da heyecandan gözleri parlayan bir tip misiniz? O zaman iyi bir ön-arka  amortisörlü bir bisikleti hakettiğinizi düşünebilirsiniz. (Bisiklet Tipleri: Free Ride, All Mountain, Downhill, XC

4Tolga



Bisiklet Tipleri:

Amortisörlü bisikletler çok  genel olarak 2  tiptir:

A) Sadece ön çatalı amortisörlü olanlar. B) Ön- Arka (Full Amortisörlü) amortisörlü modeller. (Eskiden gidon boğazı amortisörlü olanlar vardı.(En tanınmış örneği OFF- ROAD firmasından Bob Girvin'in tasarımı FLEXSTEM idi. Fakat bu sistem son yıllarda ortadan kalkmıştır.)

Ön çatalı amortisörlü bisikletler, amortisörsüz veya full- amortisörlü bisikletlere göre bazı durumlarda avantajları daha çoktur. Bu tiplerde arka üçgeni amortisörlü bisikletlerde olduğu gibi,  enerjinin arka tekere aktarımında kayıp söz konusu değildir. Bu da çabuk hızlanmayı kolaylaştırır. Bazı gelişmiş(ön veya arka) amortisörlerin “lockout”  sistemleri vardır. Bu sürüş sırasında amortisörü kiltlemeye yarar. Bazı modellerde bu işlem için bisikleti durdurmak gerekebilir..

Arka çatalı da amorotisörlü bisiklet modelleri son yıllarda hızla çoğalmakta ve ucuzlamaktadır.. 90’lı  yıllarda da amortisör üreten sayısız firma ortaya çıkmıştır. Bu da beraberinde ucuz amortisörlü bisiklet üretimini getirmiştir. Ayrıca tüketimin çoğalması sonucu bisiklet kadro üretimi de ucuzlamış, özellikle alüminyum alaşımlı kadrolar çok yaygınlaşmıştır. Ön-arka amortisörlü bisikletlerde   şokları kontrol altına alan hidrolik, elastomerli, yaylı veya bunların karışımlarının bulunduğu sistemler mevcuttur. Fakat arka amortisörler içinde en çok kullanılan ve tercih edilen  modeller yağlı- havalı,  yaylı- havalı veya yaylı-havalı-yağlı olanlardır. Bu tip bisikletlerde arka üçgenin hareketi de çeşitli tasarımda bağlantılarla  sağlanır. Bunların çok gelişmiş olanları özellikle  arazi  iniş yarışlarında yaygın olarak kullanılır. Son yıllarda birçok ünlü bisikletle üreticisi, özel olarak ön- arka  amortisörlü bisiklet tasarımlarına önem vermektedir.

“Cross Country” tipi olup da ön-arka amortisörlü bisikletler oldukça yaygınlaşmaya başlamıştır. Bunlarda arkadaki esneme 20-50 mm. arasında değişebilir.

5ysl300



Amortisörler yapıları bakımından çeşitli  tipleri vardır:

Hidrolik (yağlı, havalı), elastomerli , çelik yaylı  veya bunların karışımını içeren modeller.

Hidrolik amortisörler ancak belli bir süratten sonra veya derin çukur, yüksekçe tümseklerde daha verimli çalışır. Düşük süratte, alçak tümsekli yollarda amortisörün içindeki contaların sürtünmesi, içiçe geçmiş iki borunun rahat çalışmasını engeller. Buna "stiction" denir (static friction). Bazı modellerde amortisörün sertliği ayarlanabilir. Hidrolik amortisörler yüksek süratlerde en güvenli ve kontrollü sürüşü sağlar.

Elastomerli (özel bir kauçuk türü) tipler, düşük süratlerde de  konforlu sürüş sağlar, çünkü içinde hidroliklerdeki gibi contalar olmadığı için "stiction" problemi yaşanmaz ve yolun en ufak pürüzlerine bile cevap verir. Bu tip amortisörlerde bakım onarım çok kolaydır. Fakat bunlardan ileri düzeyde perfomans beklemek doğru olmaz. Bazı yeni modellerde sertlik ayarı dışarıdan da yapılabilmektedir:. Elastomerli tiplerin dezavantajı, yüksek süratlerde amortisörün kuvvetli bir darbe sonucu sıkışıp, hemen ardından aynı oranda geri tepip, kontrolü kaybettirme riskidir.Fakat bu tip amortisörler, ucuzluğu, bakım gerektirmezliği ve konforlu olması yüzünden bir zamanlar amatör bisikletçiler tarafından oldukça ilgi görmekteydi. Fakat bunların yerini artık bildiğimiz çelik yaylar almıştır. Elastomerlerin çok sık parçalanması yüzünden bu sistem artık kullanılmamaktadır.

6amortsor

Son yıllarda amortisörlerde oldukça ilerlemeler sağlanmıştır. Buna iyi bir örnek Rock Shox, Fox firmalarının  üst model amortisörleri gösterilebilir. Manitou ve Marzocchi firmalarının da çok gelişmiş modelleri vardır. Bu gelişmiş modeller hem hidrolik sistemin üstünlüğü ile  ve akıllıca kullanılan yaylar ve  yağ kartuşlarlarıyla her türlü koşulda çok iyi bir kontrol sağlar.

Sonuç olarak bisiklete biniş amacınıza ve tarzınıza  göre bir bisiklet seçmenizde yarar vardır. Böylece bisikletinizden en fazla verimi almış, siz de en mutlu anlarınızı yaşamış olursunuz..

/Gürsel Akay

Türkiye Bisiklet Federasyonu (Turkish Cycling Federation )Tarihi

Osmanlılar dönemindeki ilk bisiklet yarışları Selanik'te yapılmıştır. bu yarışlardan iyi gelir sağlandığını gören özel girişimciler ile bisiklet ithalatçılığıyla uğraşan Leon Efendi ve ortağı Papazyan, 1910-1912 yıllarda ilk bisiklet yarışlarını düzenlemişlerdir.

Daha sonra yasaklanan bu yarışlar, II.Meşrutiyet'in ilanından sonra tekrar canlanmıştır. Bunda Fenerbahçe Kulübü'nün bu spora ağırlık vermesinin rolü büyüktür. İlk yol yarışları Fenerbahçe, Maslak ve Bakırköy'de, pist yarışları ise eski Fenerbahçe Stadı'nda yapılmıştır.Fuat Hüsnü (Kayacan), Naili Seden, Hamit Zeki, Ali ve Muvaffak Beyler de bu ilk yarışların yıldızları olmuşlardır.

1923'te İdman Cemiyetleri İttifakı'nın kurulmasından sonra oluşturulan ve aynı yıl FIAC üyeliğine kabul edilen Bisiklet Federasyonu, bisiklet sporunun tüm ülke çapında gelişmesinde önemli rol oynamıştır.İlk federasyon başkanı, bisiklet sporunun öncülerinden Muvaffak Bey (Menemencioğlu)'dir.Cambaz Fahri, Cavit Cav Bey ve Raif Bey bu dönemin ilk Milli takımını oluşturmuşlar ve 1924 Olimpiyat Oyunları'na hazırlanmışlardır. 0Ancak bisiklet bulunamadığı için olimpiyat yarışmalarında Milli Takım'ımız ülkemizi temsil edememiştir.

Bisikletteki ilk milli karşılaşma, 1927'de Taksim Stadı pistinde Bulgaristan ile yapılmıştır. Daha sonra Milli Takım'ımız 1928 Amsterdam Olimpiyatları'na katılmıştır.1928 Olimpiyatları sonrası "Ege Turu "adıyla düzenlenen tur, Türkiye'nin ilk uzun etaplı turudur. Daha sonra 1938'de İstanbul-Edirne-İstanbul Etabı düzenlenmiş, bu etap 1939, 1941 ve 1942 'de tekrarlanmıştır.1940 yılında ilk kez düzenlenen Balkan Bisiklet Şampiyonası'nda pist yarışında Krikor Cambaz Orhan Suda ile takım takip yarışında Türk Takımı iki gümüş madalya kazanmıştır.1941'de başlatılan Ankara-İzmir Turu da klâsik yarışlardandır. İlk veledrom, 1949'da Konya'da yapılmıştır.1953 yılında düzenlenen uluslararası İstanbul- Ankara Bisiklet Yarışı ile bisiklet sporunda yeniden canlanma görülmüştür.1963 yılında etaplar halinde düzenlenen Marmara Bisiklet Turu, daha sonra uluslararası nitelik kazanarak "Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu" adını almıştır. Bu tur dünyanın sayılı turlarından biridir. Türkiye turda A Takımı'nın dışında B ve Ümit Milli Takımlarıyla da temsil edilir.

İhtisas kulüplerinin kurulması ile bisiklet sporu canlanmıştır. 1966 yılında düzenlenen Almanya Turu'nda Rıfat Çalışkan'ın kazandığı etap birinciliğini 1971 yılında İzmir'de düzenlenen Akdeniz Oyunları'nın mukavemet bölümünde Türk Takımı'nın üçüncülüğü kazanması izlemiştir. 1967 yılında pist yarışmaları için Balıkesir de veledrom inşa edilmiştir. Türkiye'deki ilk bisiklet kulübü, 1968 yılında kurulan "İstanbul Bisiklet İhtisas Kulübü "dür. 1969 yılında Dr.Fevzi Aksoy'un başkanlığında kurulan Bakırköy Bisiklet İhtisas Kulübü (BİK), 1973'te önce 19 Mayıs Mağazaları ve sonra Meriç Tekstil Kulübü olarak faaliyetlerini 1977 yılına kadar sürdürmüştür. BİK 1970'li yıllarda Türkiye'de bisiklet sporundaki atılım ve canlanmanın öncüsü olmuş ve bir ekol getirmiştir.Ali Hüryılmaz'ın öncülüğünde oluşturulan bu ekol kondisyon, bisiklet ve disiplinden meydana gelmiş ve buradan yetişen sporcular uzun yıllar milli takımın değişmez elemanları olmuştur. İstanbul'da düzenlenen Balkan Bisiklet Şampiyonası'nda yol yarışını Erol Küçükbakırcı kazanmıştır. 1980 yılında Uluslararası Atatürk Bisiklet Yarışı'nda Hasan Can birinci gelmiş, Romanya'da yapılan Balkan Şampiyonası'nda ise İbrahim Pekcan gümüş madalya elde etmiştir.

1991 yılında Bisiklet Federasyonu tarafından ilk kez "Dağ Bisikleti yarışması" düzenlenmiş, aynı yıl Rodos'da yapılan Balkan Şampiyonası'nda Genç Milli Takım 3. olmuştur.

1994 yılında kulüp sayısı 26'ya yükselmiş, antrenör ve hakem sayıları ile bisiklet orantısı paralelinde sporcu sayısında da artış gözlenmiştir.

1995 yılında gittikçe popüler bir spor olan motosiklet branşı, Bisiklet Federasyonu'ndan ayrılarak Otomobil Sporları Federasyonu 'na bağlanmıştır.Aynı yıl federasyonun ismi Bisiklet ve Triatlon Federasyonu olarak değiştirilmiştir.

1999-2000 Yılları arasında Triatlon Federasyonu Kurulmuş olup, 2000-2005 Yılından  itibaren Bisiklet Federasyonu olarak faaliyetlerine devam etmektedir.

Bu sporun dünyadaki Uluslar arası yarışların düzenleme kategorilerini  saptama ve dünya şampiyonlarının yerini ve zamanını belirleme konularında yetkili tek kurum UCI’dır. Ülkemizdeki gelişimine baktığımızda ise, ilk bisiklet yarışları  Bisiklet sporunu sevdirmek, özendirmek, dünya bisikletinde ülkemiz adına isim yapmak, yurtiçinde yapılan organizasyonlarda kaliteyi artırmak ve toplumu bu sporla sağlıklı bir ortamda buluşmasını sağlamaktır.

2007 yılında yeniden yapılanmaya giren Bisiklet Federasyonu AR-GE sistemlerini geliştirerek Uluslar arası arenada boy göstermeye başlamıştır. Bunun başlangıcını 2007 yılında düzenlenen Avrupa Dağ Bisikleti Şampiyonasının ülkemizde düzenlenmesi sağlamıştır. Nitekim Uluslar arası düzeyde önemli bir organizasyon arz eden Cumhurbaşkanlığı Uluslar arası 2008 yılında kategori atlatarak 2.2 den 2.1’e yükselterek yıllarca itinayla düzenlen bu organizasyon artık Uluslar arası arenadaki yerini almayı başarmış ve 2008 yılı ile 2009 yıllarında başarılı organizasyonuyla da Cumhurbaşkanlığı Bisikleti Turunu 2010 yılında 2.0 kategorisine yükselterek kısa sürede başarılması zor bir başarıya da imza atmıştır. Bu başarılı çalışmalarına bir yenisi daha eklemeyi düşünen Federasyon 2010 yılı Avrupa Yol Şampiyonası’nı ülkemizde yapılacağını ve Dünya Yol Şampiyonasına adaylık sürecinde de önemli mesafe kaydetmiştir.

    Turkiyede Bisiklet Tarihi 8      eski bisiklet fotolari      ESKI B 1

2 Ağustos 2011 Salı

Türkiye’de Bisiklet Tarihi

Bir zamanlar, futboldan sonra spor dalında ikinci büyük ilgi çeken bisiklet sporunun geçmişini bir envanter halinde çıkarmak için Türkiye Bisiklet Federasyonu, kolları sıvadı. Federasyon Başkanı Emin Müftüoğlu,  federasyonun kurulduğu 1923 yılından bu yana yaşanan önemli olayları, ulusal ve uluslararası alanda derece elde etmiş sporcuları, yapılan önemli yarış ve turları, görev yapan federasyon başkanlarını anlatan, bir kitap hazırlanarak basılacaklarını açıkladı. Bununla ilgili uzun yıllar bisiklet sporunu takip eden 55 yıllık gazeteci Nail Bülbül ile eski bisiklet sporcusu Sadık Keleş’in görevlendirildiğini söyledi.



Türkiye Bisiklet Tarihi ile ilgili eski Bisiklet Federasyonu Başkanları ve sporcuları ile röportajlar yapan Bülbül ile Keleş, görüştükleri eski başkan ve sporcuların  arşivlerinden de faydalanıyor. İlk İstanbul olmak üzere Türkiye’nin değişik illerinde ikamet eden efsane bisikletçiler ve eski başkanların verdikleri bilgi ile bisiklet tarihi gün yüzüne çıkacak.


Konu ile ilgili bir açıklama yapan Türkiye Bisiklet Federasyonu Başkanı Emin Müftüoğlu, “Geçmişini bilmeyenin geleceği olmaz. Biz bisiklette tarihimizi çok önemsiyoruz. Geçmişi araştırıp, kamuoyu ile paylaşmak ve federasyonumuza kalıcı bir envanter bırakmak istiyoruz.”dedi.


Bu çerçeve de bisiklet sporunun geçmişini çok iyi bilen gazeteci Nail Bülbül ve bisikletin  en eski sporcularından Sadık Keleş’in yardımlarıyla eski başkanlar ve sporcularla röportajlar yapıp, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü arşivlerini araştırdıklarını belirten Müftüoğlu, “Bu iki deneyimli ağabeyimizin araştırmaları sayesinde 1923 yılından bu yana bisiklet sporunda neler yaşanmış, kimler federasyon başkanlığı yapmış, hangi sporcular ne tür  başarılara imza atmış, bütün bunları günümüze kadar bisiklet sporu hangi evrelerden geçtiğini “Türkiye’de Bisiklet Tarihi’ adı altında bir kitapta toplayacağız.”diye konuştu.


Bisikletin Yaşayan Tarihi; Talat TUNÇALP




Türkiye Bisiklet Federasyonu (TBF), 1923’ten bu yana Türk bisiklet tarihinde yaşanan önemli olaylarını ve ulusal ve uluslararası alanda derece elde etmiş sporcuları, yapılan önemli yarış ve turları, görev yapan federasyon başkanlarını anlatan bir kitap hazırlanması için başlattığı çalışma nedeniyle ilk ziyaret, bisikletin yaşayan tarihi Talat Tunçalp’a oldu. TBF Başkanı Emin Müftüoğlu, Gazeteci Nail Bülbül ve eski bisiklet sporcusu Sadık Keleş, İstanbul’da Şişli’deki evinde  Talat Tuncalp’ı ziyaret etti. Bu ziyarette, Cumhurbaşkanlığı Turu’nun statüsünü yükseltip, dünyanın katılımını sağlayan başkan olarak Müftüoğlu ile Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’nun isim babası Tunçalp, bir araya gelmiş oldu.


Müftüoğlu, bisiklet sporunun tarihçesini ve önemli olaylarını içerecek, bisiklet sporuyla ilgili bilgileri gelecek nesillere aktaracak bir kitap hazırlamak için çalışma başlattıklarını belirterek, bu çerçevede ilk ziyareti, Türkiye’nin yaşayan en eski olimpiyat sporcusu Talat Tunçalp’a gerçekleştirdiklerini söyledi.


Yaşına rağmen her gün 15 dakika koşu bandında yürüyerek spordan vazgeçmediğini gösteren bisikletin yaşlı kurdu Tunçalp, spora 1920’lerde başladığını, 1923 yılında Muvakfak Menemencioğlu’nun başkanlık yaptığı bisiklet sporunun, 1932-1933 yılları arasında Hüsnü Nail Sedan’ın başkanlığında Bisiklet Federasyonu kurularak resmileştiğini anlattı.

Atatürk’ün elini öpme şerefine nail oldum 
Anılarını anlatırken gözleri parlayan Tunçalp, “ Ben, Hüsnü Nail Sedan’ın sporcusuydum. O da bisikletçiden yetişmemiş bir tüccar adamdı. Tatlı, babacan, fabrikatör bir büyüğümüzdü. O’nun başkanlığında 1933-34 yıllarından 1949 yılına kadar ben Türkiye Şampiyonu oldum. 16 defa yol şampiyonluğum, 15 defa sürat şampiyonluğum var. İkisinin toplamı 31 eder ve zannediyorum 31 defa Türkiye Şampiyonu olan pek sporcu bulunmaz. Hasbelkader Sevgili Atatürk’ünde 4-5 defa elini öpmüş insanım. O şerefe de nail oldum.”dedi.



Hitler’in Önünde Asker Yürüyüşü 
1934 yılında, 1936 Berlin olimpiyatlarına katılabilmem için geçmişte adı İdman Cemiyetleri ittifakı olan Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü başkanı Orgeneral Ali Hikmet Ayerdem’in, Balkan ülkelerinden biriyle yarışma yapılması şeklinde olimpiyatlara baraj koyduğunu anlatan Talat Tunçalp, “O zamanlar olimpiyatlara katılacak olan  Romanya ile yarıştık ve ben o yarışı kazandım. Yarışı kazanınca  olimpiyatlara katılmamıza izin verdi genel müdürümüz. Uzun bir kamp devresi sonunda 1936 olimpiyatlarına katıldık. Berlin olimpiyatları’nda, Hitler’in önünden asker yürüyüşüyle Hitler selamıyla selamlayarak geçtik. 73 sene önceydi, Hitler’de kendi selamıyla sporcuları selamlamıştı. Olimpiyatlarda acemiydik ve 234 yarışçının içerisinde boğulup kaldık. Ben zaten yapı itibariyle pist yarışçısıyım. Ön gurupla prensipte bir planlama yaptık. 100 kilometrelik yarışta 31 kişi toplu olarak bitiş çizgisine yaklaştık. Çok umutluydum, 10 kişi kadar sporcu tam finişe yaklaştık. Ben içerinde kaldım, bir Alman’da dıştan gelmişti. Tam son kilometreye girdik, Alman’ın pedalı benim ön tekerleğime değdi. Üç telim koptu. Düşmedim, ancak iki yanım bisikletçi doluydu. Tekerleğim yalpalayarak bitiş çizgisine ilerledim, maalesef 30 kişinin sonuncusu oldum. Son metrelerde hepsini geçecektim, yüzde 1000 birinci olacaktım. Talihsiz kaza sonucu birinci ve ikinciliği Fransızlar aldı. Çok emek vermiştik, çok ağladım, üzüldüm.”diye konuştu.


                                                 


Rusya’da bisiklet öne geçti 

1936 yılı Berlin Olimpiyatlarının hemen ardından Rusya’da katıldıkları yarışlarda Kiev’de ve Leningrat’da birinci olduğunu,  Moskova’daki yarışlarda bitiş çizgisine son metreler kala tam atağa kalktığı sırada  zincirin çıkması sonucu birinciliği kaybettiğini, buna rağmen milli futbol takımı, basketbol, voleybol, atletiz olmak üzere Türkiye’den branş olarak Rusya yarışlarında bir tek bisiklet sporunun başarı gösterdiğini belirten Tunçalp şunları söyledi:


 “Ben hız yarışçısıydım, hiç öyle Çetin Yüce gibi yolda kaçıp ta farklı birinciliğim yoktur. 16 defa Türkiye şampiyonu oldum. Orhan  Suda rakibimdi, kendisiyle finiş çalışması yapardık, bir türlü öğrenemez, o çabukluğu gösteremezdi. Rahmet olsun, o’nun da hep ikinciliği oluşurdu. Sonra bisiklet hareketini ile birlikte Türkiye Şampiyonluklarımızı 1949 yılına kadar götürdük. Ben ticaretle ilgileniyordum ama, bisiklet sporu nedeniyle ticaretten para kazanamadım. Federasyonun basit bir bütçesi vardı, biz kendi cebimizden 200-300 bin lira harcardık. Basının ise  bisiklet sporuna çok büyük bir ilgisi vardı.”



Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’nun İsim Babası Oldu

Bisiklet sporunu bıraktıktan sonra Hüsnü Nail Sedan’ın isteği üzerine 1950 yılında  Bisiklet Federasyonu Başkanı olan ve bu görevini 1968 yılına kadar sürdüren Talan Tunçalp, başkanlık dönemi yıllarında Marmara Bisiklet Turu’nun faaliyet ve hareketlerini az  bulunca, dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in oluruyla Marmara Turu’nu 1968 yılında Türkiye Bisiklet Turu unvanını kazandırdıklarını söyledi.

Tunçalp, Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu hikayesini şöyle anlattı:

Nuri GÜCÜYENER

“Kral Faruk’un himayesinde yapılan Mısır Bisiklet Turu’na dünya ülkelerinden katılım çok fazlaydı. Ne yaparız da Marmara Turu’na dünya ülkelerinin ilgisini çekeriz diye düşündük ve Marmara Bisiklet Turu’nu Enternasyonal olarak yapmaya karar verdik. Bunun için Cumhurbaşkanının ismini kullanarak büyük ilgi sağlanabilir düşüncesiyle zamanın genel müdürü Nuri Gücüyener’le birlikte dönemin Cumhurbaşkanı Orgeneral Cemal Gürsel’i ziyaret ettik. Kendisine sporumuzdaki bu özelliği anlatıp, turumuza Cumhurbaşkanlığı ismini vermelerini istedik. Bizim izahatımızdan tatmin olunca, memnuniyetle (kullanabilirsiniz) dedi. Cumhurbaşkanımızın izin vermesiyle Marmara Turu, Türkiye Bisiklet Turu unvanını kazandı ve o isim altında yapmaya devam ettik.  Enternasyonal turumuzun Bursa etabı çok çetin geçti. Cumhuriyet Meydanını halk öyle doldurmuştu ki, kalabalığı zapt etmek zordu. Hakikaten, basketbolün, atletizmin önüne geçmiştik. Bisiklet soru futboldan sonra ikinci spor olmuştu.”

                                  




Talat Tunçalp kimdir ?


1915 yılında İstanbul’da doğdu. Bisiklet sporuna 1933 yılında İstanbul’da başladı. 17 yıl süren sporculuk yaşamında 16 kez yol şampiyonluğu, 15 kez sürat şampiyonluğu olmak üzere toplam 31 kez Türkiye Şampiyonluğu kazandı. Türkiye’nin en başarılı bisikletçisi olarak ismini duyuran Tunçalp, 1936 Berlin, 1948’de Londra Olimpiyat oyunlarında yarıştı.1950-1968  yılları arasında Türkiye Bisiklet Federasyon Başkanlığı yaptı. Bu görevi sırasında başarılı hizmetler veren Tunçalp, Marmara Turu’nu 1968 yılında Türkiye Bisiklet Turu unvanını kazandırdı.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Osmanlı İmparatorluğu'nda Bisiklet



Sultan Abdülaziz ve Abdülhamid döneminde yayımlanmış gazetelerde Bisikletle ilgili haberler

BİSİKLET
Avrupa’da yeni bir spor olarak yapılmaya başlanıp da Türkiye’de çabucak uygulanan spor türünün başında şüphesiz ki bisiklete binmek ve yarışmak gelir.

Amerika ve Avrupa’da 1850 yılında yeni bir spor türü olarak gelişen ve büyük ilgiyle karşılanan bisiklet (Volesbit) yarışları Osmanlı ülkesinde özellikle İstanbul, İzmir ve Selanik’te aynı tarihlerde biliniyor ve izleniyordu. Paris’te yayınlanıp İstanbul’a da gelen (L’İllustration) gibi resimli dergi ve gazetelerde bu konuda resimler ve haberler bulunmaktaydı. Ancak, İstanbul’un bu yeni sporla tanışması (1889) yılında oldu. Bu tarihte İstanbul’a, oradan Ankara’ya gelen Thomas Stones isimli Amerikalı Ankara’dan Erzurum’a gitti.

1889 yılı başlarında Amerika’dan gemiyle Avrupa’ya gelen (Robert Oğlesbe) ve (Horacey) isimli 23 ve 22 yaşlarındaki iki Amerikalı bisiklet binicisi, 4 Haziran 1889 tarihinde Paris’e geldiler. Gazetelere verdikleri açıklamada bisikletleriyle İstanbul’a da gideceklerini bildirmeleri Türk sporseverlerin de ilgisini çekti. İstanbul gazeteleri de bu haberi sevinçle yayımladılar.

Amerikalı Robert Oğlesbe ve Horacey Paris’ten ayrıldıktan sonra Frankfurt, Berlin, Dresden, Prag, Viyana, Budapeşte, Belgrad, Niş, Sofya, Filibe, Edirne ve Edirnekapı yoluyla ancak 11 Ekim 1889 günü öğleden sonra İstanbul’a geldiler. Bizans otelinde bir süre kalıp şehrin tarihi ve güzel yerlerini gezip gördükten sonra, Yunanistan, İtalya ve İspanya yoluyla tekrar Paris’e döndüler.

Bisiklet sporuyla bu şekilde tanışan İstanbullu sporcular, o yıldan itibaren Paris’ten İstanbul’a getirilen bisikletlere binerek Taksim Bahçesi’nde ve mesire yerlerinde sık sık görünmeye başladılar.

O yıllarda Amerika’da ve Paris’te büyük bisiklet yarışmaları yapılıyordu. Gazetelerimiz de o yarışmaları yakından izleyerek İstanbul’a gelen Paris, spor, dergi ve gazetelerinden çeviriler yaparak haberler veriyorlardı. Bu tür haberlerden birisini Tercüman-ı Hakikat Gazetesi’nin 19 Mayıs 1894 tarihli sayısında (s.5 Sü.4-5) görüyoruz. Haberde, bisiklete binmenin faydaları anlatıldıktan sonra, Paris’te yayımlanan Velo Sport gazetesinin 1893 yılında düzenlediği Paris – Bürüksel arası bisiklet yarışmasında birinciliği kazanan sporcuya Fransa Reisicumhuru’nun ödül olarak bir kupa verdiği anlatılıyor.

Gazetelerimizdeki bilgilere göre, Türkiye’de ilk bisiklet yarışması 15 Mayıs 1895 Çarşamba günü İzmir Bornova’da yapılmış. İzmir’de yayımlanan Ahenk gazetesinin verdiği habere göre o gün altısı bisiklet, dokuzu yaya koşu olmak üzere on beş yarışma yapılmış. Altı bisiklet yarışmasının beşini Karşıyakalı Petriçe isimli bir sporcu kazanmış. Altıncı yarış düşmeden yavaş sürme yarışı imiş. Onu da İstinkâf Mahkemesi üyesi Dedeyan Efendi’nin oğlu (?) kazanmış.

19 Haziran 1895 günü yapılan bisiklet yarışmasına Petriçe’nin katılmasına izin verilmemiş.

İzmir’de yapılan bu yarışmalardan sonra 18 Ağustos 1895 Pazar günü İstanbul’da da ilk bisiklet yarışması yapıldı. Tarabya’da yarışma beş ayrı uzaklıkta yapılıp, Türklerden katılan olmadı.

1 nci yarışa, Reji Şirketi’nin Baş Kâtibi Devletof ile M. Lorenda katıldı ve yarışı Devletof kazandı.

2 nci yarışa, M. Devü ile M. Baladov katıldı ve yarışı M. Devü kazandı.

3 ucü yarışa Osmanlı Bankası Müdürü, Dük Dö Momi ve Vicont Şarl de Zedlab katıldı ve yarışı Osmanlı Bankası Müdürü kazandı.

4 ncü yarış tatsız geçti.

5 nci yarışa bütün bisikletçiler katıldı ve birinciliği Dük Dö Momi kazandı.

Servet-i Fünun Dergisi bu yarışmayı anlatırken aynen şunları yazıyor:

 “Şehrimizde ilk defa yapılan şu velospid müsabakasından gerek yarışçılar ve gerekse seyirciler ziyade memnun oldukları için gelecek Pazar günü tekrar yarış yapılacak ve kazananlara dahi ödüller verilecektir.

İstanbul’da yapılan bu ilk bisiklet yarışmasından 15 gün sonra, İzmir’deki Ahenk gazetesi, “Velospid” başlığı ile şu ilginç haberi veriyordu:

“ Karşıyaka velospitçileri arasında, geçen hafta üç madmazel ile bir madam meşhur oldu. Kadınların gizlice talim etmekte oldukları işitiliyordu. Bize gelen bilgilere göre kısa bir süre sonra 40-50 madmazel ve madam işte o tarif ettiğimiz şoseler arasında seyyar çiçekler gibi görünecekler… Müslüman bisikletçilerin sayısı da haliyle çoğaldı. Avrupa’ya son sistem olmak üzere sipariş ettikleri velospitler 5-10 gün sonra gelince Müslüman velospitçilerin sayısı da otuzu geçecektir. Yeniden on beş kişi kadarı öğrenmeye çalışmaktadır.

İzmirli şampiyon bisikletçi yarışmalara kabul edilmeyince o da Kuşadası’na gitmeye karar vermiş olacak ki bazı bisikletçi arkadaşıyla Kuşadası’na gidip oradan Ahenk gazetesine şu telgrafı göndermiş:

“ Ahenk İdarehanesine – Ayoslog’dan Kuşadası’na bir saate geldik. Petriçe.”

1896 yılında İstanbullu Türk asıllı bisikletçilerin da yakın şehirlere bisikletle gittiklerini görüyoruz. O yılın Haziran ayında İstanbullu Şakir Bey, üç arkadaşıyla İstanbul’dan Bursa’ya, oradan da 7,5 saate Bandırma’ya gittiler.

İzmir’de yayımlanan Ahenk gazetesinin bildirdiğine göre Saim Bey, Seydiköy – Cumaovası – Develiköy – Torbalı – Kozpınar – Ayaslog– KuşadasıyoluylaSöke’yeulaşmış. Söke’degeceyi geçirdikten sonra Çarşamba günü sabahı Balacık – Torbalı – Bayındır yolu ile Tire’ye gelmiş. O geceyi de orada geçirip Cuma sabahı yola çıkarak Bayındır – Torbalı – Develi – Cumaovası – Seydiköy – yolu ile 21 Mart 1896 Cuma günü akşamı İzmir’e dönmüş.

Aynı yıllarda İzmir’de de Türklerden bisiklete binenler vardı. Bunlardan birisi de İzmir’in ünlü ressamı Saim Bey’dir.

Saim Bey, resim yapmakta olduğu kadar bisiklet sporunda da Türklerin Rumlardan geri kalmadığını kanıtlamak istemiş olmalı ki, (h.1313) yılı Ramazan Bayramının ikinci günü 17 Mart 1896 Pazartesi günü yalnız olarak bisikletiyle Aydın taraflarına geziye çıktı.

Kaynakça:
Sabah Gazetesi, 12 Teşrinievvel 1889, s.3, sü1 “Paris’ten İstanbul’a Gelen Bisikletçiler”
Sabah Gazetesi, 12 Ekim 1889, 22 Haziran 1896, 29 Temmuz 1896
Sabah Gazetesi, 19 Eylül 1905, 21 Eylül 1905
Servet-i Fûnun, 10 ağustos 1311(1895) Sayı 232, Sayfa 4-5 “İstanbul’da Bisiklet Yarışması”
Ankara Gazetesi, 14 Ağustos 1885 ve 26 Ağustos 1885
Tarih Gazetesi, 31 Ağustos 1885
Ahenk Gazetesi, 17 Mayıs 1895, 20 Mayıs 1895, 31 Mayıs 1895, 30 Ağustos 1895, 6 Eylül 1895
Ahenk Gazetesi, 24 Mart 1896
İkdam, 27 Eylül 1896, “Türk Velospitçileri”
İkdam, 14 teşrinievvel 1896,”Velospid ile İzmir’e Seyahat”
İkdam, 1 Teşrinisani 1896, “Velospidcileri İntihab…”
Asır Gazetesi(Selanik), 28 Ağustos 1899

KAYNAK:Âtıf KAHRAMAN, “Osmanlı Devleti’nde Spor”, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1995, Sayfa: 58-59-60

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Her Derde Deva Bisiklet

Kopenhag dünyadaki yaşam kalitesi en yüksek şehirlerden bir tanesi. Her sene farklı kurumlar tarafından yapılan en yaşanabilir, en yeşil şehirler listesinde ilk onda yer alıyor. Şehrin bir başka özelliği de dünyadaki bisiklet dostu şehirlerden bir tanesi olması. Aynı zamanda dünyadaki en başarılı kamusal bisiklet programına sahip şehir. Bu özelliği geçtiğimiz yıllarda Uluslararası Bisiklet Birliği tarafından ilk bisiklet şehri ünvanı ile taçlandırıldı. Bu kapsamda 2008-2011 yılları arasında önemli etkinlikler düzenleniyor.

Kentteki bu yaygın bisiklet kültürüne "copenhagenize" adı veriliyor. Bunu başka şehirlere yaymak ve adapte etmek için çaba sarfediyorlar. Bu konuda önemli bir adım 2007 yılında atıldı. Danimarkalı kentsel tasarımcı Jan Gehl, Times Meydanı'nı yayalaştıran New York City Department of Transportation (DOT) tarafından, New York'ta yayalar ve bisikletliler için tasarımlar yapması için davet edildi.


New York City Department of Transportation'ın 
New York'ta başlattığı sokak rehabiltasyon 
çalışmaları sonuçlarını vermeye başladı. 
Jan Gehl de ekipte yer alıyor. 

Böyle bir kültürün yaygınlaşması birden olacak bir şey değil. Kopenhag'ta bu kültürün yaygınlaşması 100 seneyi almış ve bisiklet yollarını 27 sene önce yapmaya başlamışlar. Araçların yanı sıra bisikletler için ayrı sinyalizasyon sistemleri, bunun yanında bisikletlilerin aralarında anlaşmalarını sağlayan bir işaret sistemleri bile var.


Bisiklet kullananlar işaretle kendi aralarında anlaşıyorlar.

Kentte toplam 350 km bisiklet yolu var, bununda 40 km'si yeşil yol. Yaşayanların %37'si her gün evden okula ya da işe giderken bisiklet kullanıyor. Bisiklete binenler her iş günü Kopenhag'ta 1,2 milyon km yol yapıyor ki bu sayı iki kez aya bisikletle gidip-gelmekle eşdeğer.

Bisikletlilerin sola rahatça dönebilmeleri için yapılmış cep.


Bisiklet kullanımının özendirilmesi konusunda yapılan çalışmalar neticesini veriyor. Çalışmaların başladığı tarihten itibaren bisiklet kullananların sayısı %20 arttı, araba kullananların sayısı %10 azaldı. Ulaşım aracı olarak tercih edilmesinin en önemli sebeplerinden birisi kolay ve hızlı olması çünkü bisikletle kentte saatte 16 km hız yaparken, araba ile 27 km hız yapılabiliyor.

Bir yandan bunun bir de bedeli var. 1 km bisiklet yolu yapmak yaklaşık 1 milyon Euro'ya mal oluyor fakat bu sayı metro ya da kara yolu yapımında oldukça az kalıyor. 1 km'lik metronun yapılması 250 milyar Euro, kara yolu ise 12,5 milyon Euro'ya mal oluyor.

Özel Tasarımlar
Bisiklet kültürünün beraberinde getirdiği kente özgü bazı durumlara da göz atmak gerekir. Bunlardan birkaç tanesi şu şekilde.

Kargo Bisikletleri
Kopenhag adeta bir kargo bisikleti cenneti. 2 ya da daha fazla çocuğu olan ailelerin %25'i bu bisikletlerden birine sahip. Sahip olanların %50'si de çocuklarını taşımak için bunları kullanıyor. Yine şehirde yaşayanların %22'si arabaları yerine kargo bisikletlerini kullanıyorlar.

Kargo bisikleti ile çocuklarını taşıyan anne. 

Kopenhag sokaklarında sıklıkla rastlanan bir manzara.

Bir yandan sadece çocuklu ailelerin kullandığı bir araç değil. Kargo bisikletleri, postacılar, tamirciler, bir yerden bir yere yük taşıyanların başvurduğu önemli bir ulaşım aracı.

22-25 Haziran 2010 tarihleri arasında Kopanhag'ta gerçekleştirilecek Velo-city Global 2010 Konferansı'nda bir de kargo bisikleti yarışı yapılacak.

Poster tasarımı Mikael Colville-Andersen & Richard Melcher



Kargo Bisikletinden Satış
Kargo bisikletini çocuklu ailelerin yanı sıra seyyar satış yapmak isteyenler de sıklıkla kullanıyor.

Kargo bisikletinde kahve satışı.


Bisiklet Sayacı
1 Mayıs 2009 tarihinden beri Kopenhag'ın caddelerinde bisiklet sayacı var. Bisiklet yoluna yerleştirilen bir sensör ile geçen bisikletler sayılıyor. Anında sayaca günlük ve açıldığı tarihten itibaren kaç adet bisikletin geçtiği yansıtılıyor.

Bisiklet sayacının ilk yerleştirildiği günden bir fotoğraf. 

Sayacın yanındaki pompadan bisikletin inmiş lastiği şişirilebiliyor.


Kargo Bisikletleri için Park Yeri Tasarımı 
Kentte yaşayanların arabaları yerine tercih ettikleri bu araçlar güvenli park alanlarını hak ediyor. Bundan yola çıkarak başlatılan bir pilot proje ile bisikletler için fiberglas'tan araba şeklinde kapalı park yeri tasarlandı.



Gizli Park Yerleri
Bellahøj Yüzme Salonu'nun dışındaki bisiklet park yerleri binanın çevresindeki kaldırıma gömülmüş durumda. Bisiklet park edilmediği zaman rahatça görülebilen tasarım o kadar gizlenmiş ki alan dolu olduğu zaman görülmesi imkansız.


Aslında bu yeni bir fikir değil. 1970 yılında Arne Jacobsen aynı tasarımı Ulusal Banka binasının dışında kullanmıştı.

Arne Jacobsen'in tasarımı olan bisiklet parkı.



Metro'da Bisiklet Park Odası
Kopenhag'taki metro istasyonlarının tümünde bisiklet park odaları bulunuyor. Duvarda bir bar bulunuyor ve bisikletler bunun üzerine takılıyor.


IKEA'daki Kargo Bisikletleri
IKEA 2 sene önce Danimarka'daki şubeleri için yeni bir konsept başlattı. Firma, yaptığı araştırma sonucunda ülkedeki müşterilerinin %25'i mağazalara bisikletleriyle ya da toplu taşıma araçları ile geldiği ortaya çıktı.


Bunun üzerine IKEA birkaç adet bisikleti kiralanmak üzere park yerine ayırdı. Bundan sonraki amaç kiralama işini bisiklet dostu diğer şehirlerde yaygınlaştırmak.

Kopenhag Oyunu
Monopoly ile Danimarka'ya özel Bezzerwizzer oyunun karması olan yeni oyunda bisikletliler yerini çoktan almış. Kadın, erkek yalnız bisiklet sürenler, çocuklarıyla kargo bisikletine binenler, uzun bisikletleriyle yük taşıyanlar... Bir kentin bir kutu oyununa yansıması.



Tarih: 17 Haziran 2010 Kaynak: Copenhagenize.com, Kk.dk Derleyen: Emine Merdim Yılmaz
http://v3.arkitera.com/news.php?action=displayNewsItem&ID=54150